Bugun...
Reklam
Reklam
Hz. Mevlâna’nın 742. Vuslat Yıldönümü


Bilal EYÜPOĞLU Konuk Yazar
 
 

            Hz. Mevlâna’nın 742. Vuslat Yıldönümü

             17 Aralık 2015 günü Türk ve İslam dünyasının yetiştirdiği büyük mürşid ve Hak dostu Hz. Mevlâna'nın hayata gözlerini yumuşunun 742. yıldönümü. Hz. Mevlâna, bütün varlığını adadığı ilahi aşkına kavuşmayı o derece özlemiştir ki maşukuna (Allah’a) kavuşma (vuslat) gününü sevinçle karşıladığı için ölüm gününü Şeb-i Arus, yani düğün olarak görmüştür.

            İlâhi aşk tutkusuyla çıktığı manevi yolculukta, ateşten bir şelale gibi çağlayan Hz. Mevlâna, ruhen kanatlanıp vecd ve huşu içinde yaptığı sema aracılığıyla adeta gökleri aşmış, manen tekliğe (tevhide) ulaşmış. Sonra da tıpkı yağmur yüklü bulutlar misali sağanak olup çokluğa, gönüllere akmış, manevi kurtuluşu özleyen, ümidi kırık ruhlara adeta Dicle ve Fırat benzeri mana ve irfan bereketi saçmıştır.

​            Bugün kendisini bütün dünyanın ilahi aşk kardeşlik, hoşgörü ve barışıklık konularında rehber kabul ettiği büyük din ve fikir adamı Hz. Mevlâna, günümüzde Afganistan sınırları içinde kalan Horasan'ın Belh şehrinde -yaygın kabule göre- 1207 yılında doğmuş, ailesiyle birlikte göç ettiği Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya’da herkese nasip olmayacak elli yıllık bir ömür sürdükten sonra 17 Aralık 1273 günü hayata veda etmiş,   -Mevlevi deyişiyle- Hakk'a yürümüştür.

            Kültürümüzün mana mimarlarından olan Mevlâna Celaleddin Rumi (Mevlâna mahlası efendimiz, Rumi mahlası o zamanki adıyla Rum diyarlı, bugünkü adıyla Anadolu anlamındadır) günümüzde bütün dünyada mistik (sufi) şairlerin en büyüğü sayılmakta, ilahi aşk (Allah sevgisi) öğretisinin de kurucusu kabul edilmektedir. Öyle ki büyük zahid ve sufinin mürşidi olduğu Allah sevgisi, ceza korkusu ve ödül beklentisi gütmeyen, yalnızca Yüce Allah'ın sevgi ve rızasını kazanmayı ve onu kaybetmemeyi amaçlayan bir sevgi anlayışı olduğu için, korkuyla değil de sevgiye dayanan bu ilahi aşk anlayışı, mistik âlemde öğreti değerinde görülmüştür.

            Büyük mürşid ve bilge, insanlığı sekiz yüzyıl öncesinde, bir yandan, "Baza baza her an çi hesti baza” yani “Gel gel, nasılsan öyle gel” diyen şiirleriyle kardeşlik, sevgi, hoşgörü ve barışıklığa çağırırken, bir yandan da eşsiz vaaz ve irşatlarıyla ihlâs ve erdeme dayalı iman ve ibadet hayatına çağırmıştır.

​            Büyük hikmet ve mana kutbu, büyük zûhd ve takva ehli, büyük sufi şair, Hz. Mevlâna, tutkunu olduğu Allah sevgisini bakınız nasıl erişilmez güzellikte mısralarla dile getirmiştir: “Senin bulunduğun göğe ellerim erişmiyor / Ve ben secdeye kapanarak yeri öpüyorum.”

​            Dünyaca ünlü bu büyük mistik ve din bilgininin “Mesnevi" adlı dev eseri, İslam dünyasında tıpkı Süleyman Çelebi’nin ünlü "Mevlüt"ü gibi büyük kabul görmüş, İslam âleminde yüzyıllarca en çok okunan üçüncü kitap olmuş, çetrefilli ayetleri üstün derecede yorumlaması dolayısıyla eser "Magzi Kur'an" yani "Kur'an'ın İçyüzü" olarak tanımlanmıştır.

            Günümüzde büyük bilge hakkında sadece ABD’de yüzlerce kitap yayınlanmış, ney musikisine dayalı mistik (sufi) müzik ile sema ayinleri artan bir ilgiyle karşılanmış, adına pek çok kürsü açılmıştır. UNESCO tarafından 800. doğum yıldönümü olan 2007 yılının "Dünya Mevlâna Yılı” olarak ilan edilip büyük bilgenin bütün dünyaca anılması, onun çağlara sığmayan evrensel kişiliğinin bir yansımasıdır.

            Ne yazık ki günümüz İslam dünyasında, başta Ortadoğu’yla Afganistan olmak üzere, tıpkı 13. yüzyılda Anadolu ve Ortadoğu'da Moğol dehşeti yüzünden yaşanan çaresizlik ve ümitsizlik benzeri büyük bir dehşet ve buhran yaşanmakta olup nefret ve şiddetin yol açtığı önü alınamaz ayrışma ve çatışmalar ileri boyutlara ulaşmaktadır. Yine kardeş kardeşin canına acımasızca kıymakta, insanlar bu akıl almaz vahşeti çaresiz ve ümitsiz şekilde, içleri kan ağlayarak izlemektedir. Besbelli ki ümitsizlik ve çaresizlikten kıvranan gerek günümüz Ortadoğu insanın gerekse yalnızlaşmış ve çaresiz kalmış pek çok günümüz insanının, Hak dostları ve mana meşalelerimiz olan Mevlâna, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran, Şeyh Edebali ve Yunus Emre gibi mana önderlerinin manevi rehberliğine büyük ihtiyaçları olduğu açıktır.

            "Âlemde maksat insandır" ve "Varoluşun sebebi (ilahi) aşktır" diyerek insanı üstünseyen ve sevgiyi kutsayan Hz. Mevlâna, manevi kurtuluşu, insanın kalbini sevgiyle doldurup ruhen yücelmesinde, ihlâs ve huşu içinde ibadet ederek hidayete ermesinde, uzlaşıp dayanışmasında, kin ve nefretten, ayrışma ve çatışmadan, tamah ve cehaletten, zulüm ve adaletsizlikten sakınmasında görmüştür. Bu çağrıların günümüzde de son derece önemli olduğu açıktır.

​            Şimdi de, mana âlemimizin bu büyük kutbunun pek çoğu atasözü değerinde olan binlerce özlü sözünden bir demet sunarak yazımı tamamlamak istiyorum. Büyük mürşid ve Hak dostundan, işte her biri kılavuz değerde olan bir demet özdeyiş:

            “Öyle insanlar gördüm ki üzerinde elbisesi yoktu, öyle elbiseler gördüm ki içinde insan yoktu."

​            "Herkes aynı fikirde ise kimse yeterince düşünmüyor demektir."

​            "Kendine gel, yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin."

​            “Bedende bir uzuv ağrıyıp incinse, bütün beden ağrır ve incinir.”

            “Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.”

            “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.”

​            “Gerek yok her meramı lafla beyana / Bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana.”

​            “Akıllı odur ki başkalarının halinden ibret alır."

​            “Yumuşak söyle ama sakın doğrudan şaşma."

​            "Görevini gereğince yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazeretin tesellisi, ne ilacın şifası çare getirir.”

​            “Söz söyleyecek yerde susma, susacak yerde konuşma.”

​            “Bir mum diğer mumu tutuşturduğu için ışığından hiçbir şey kaybetmez.”

​            “Sen ne söylersen söyle, anlatabildiğin karşındakinin anlayabildiği kadardır.”

​            “Savaş dalgaları kopunca sevgileri alt üst eder, barış dalgaları kopunca gönüllerdeki kinleri temizler.”

            "Silahla bilgisizlik bir kişide birleşirse o kişi dünyaya zülmeder.”

​            “Hükümdarların tahtları aşka göre bir tahta parçasından ibarettir.”

​            “Baş olmak isteyen iki âdem dünyaya sığmaz.”

​            “Ne mutlu o kişiye ki alçak gönüllüğü canına yerleştirmiştir.”

​            “Pişip olgunlaşırsan bozulmaktan kurtulursun.”

​            "Dar görüşlülüğünü yok edersen gerçeği görürsün.”

​            “Akıllılar baştan feryat ederler, cahiller ise sonradan kafalarına vururlar”

​            “Kökü çürümüş ağaç, meyve vermez.”

​            “Dünyaya herkesin bakamadığı bir yerden bak.”

​            "Putların anası nefsimizin putudur.”

​            "Dost olmazsan dostsuz kalırsın.”

​            “Yetmiş iki millet birdir bize.”

​            “Yok, sende görecek göz yoksa görürdün, tepeden tırnağa O var senin varlığında.”

            "Mihrap önündeki kandil gibi dik dur.”

​            “Ekmek için Allah’ın adını diline dolayan kişi saman arzusuyla Mushaf taşıyan eşeğe benzer.”

​            “Gönlünü yıkamadıktan sonra yüzünü yıkamışsın ne fayda.”

​            "Fidanı asıl yeşerten kabuğun içindeki özdür."

            "Taşı delen damlaların kuvveti değil sabrıdır."

​            “Karanlıkta yürüyen yolunu şaşırır.”

​            "Gerçek zenginlik mal değil gönül zenginliğidir.”

​            "Dünyaya hiçbir şeyden haberi olmayan bir ahmağın gözüyle bakma.”

​            "Dert bile insana yol gösterir.”

            "Yürek yanmadıkça göz yaşarmaz."

            "Arayan aradığını bulur."

            NOT: Bu vesileyle açıklayayım ki "Çağlara Sığmayan Bilge: Mevlâna" adlı kitabımın birinci baskısı tükenmiş olup ikinci baskısı basım aşamasındadır.



Bu yazı 3568 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
YUKARI