Bugun...
Reklam
Reklam
Objektif Olmak


İlhan SOYTÜRK ULU ORTA
 
 

Tarafsız olmak ya da objektif olmak birbirinden farklı anlamlar içeren sözcüklerdir. Tarafsızlığın mutlak anlamda mümkün olduğunu düşünmüyorum, çünkü görüş belirtmemek o gerçekliğe rıza göstermek ve dolaylı olarak taraf tutmak anlamına gelir.
      Objektif olmaksa kendi değerlendirmesini değerlendirmelerin dışında tutmak ve yorumlamak ya da kimsenin, hiçbir görüşün altında kalmadan olayları olması gerektiği gibi değerlendirebilmektir.
     Olaylar, durumlar karşısında yaşamın her anında objektif olabildik mi olabiliyor muyuz, hiç sanmıyorum olduğumuzu. Kendi adıma ben olamıyorum. Her ne geliyorsa başımıza bu objektif olamama yüzünden, empati kuramamaktan gelmiyor mu?
     Profesyonellikle amatörlüğü birbirinden ayırmak gerekir. Amatörler de tarafsızlık ve objektiflikten uzak çalışmalar gözlemlenebilir, bu da doğaldır. Burada insani duygular, kan bağı, siyasi görüş ağır basar. Profesyonellik ise daha farklı bir şey, hitap ettiğiniz kitlenin karar alabilmesi, kendi doğrularını bulabilmesi için beklentileri var. İnsanlar bu kurumlara güvenir. Az gelişmiş ve ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde henüz amatörlükten kurtulamamış profesyonel kurumları görebiliriz.
     Yedi haziran genel seçimlerden önce profesyonel araştırma şirketleri tarafından birbirlerinden farklı sonuçlar ortaya konuldu. Seçim sonucunda da açıklanan yüzdelik dilimlerle hiçbir parti çakışmadı. Bazısı o dilimin üstünde yer alırken bazısı da altında kaldı. Şu anlaşılabilir, bu kurumların belirlediği yüzdelik dilimleri iki puanlık, bilemedin üç puanlık bir sapmayla altı ya da üstü olabilir. Şu soruyu sormak gerekir, bu şirketler profesyonelce çalışıp objektif olamıyorlar mı? Vatandaş olarak diyorum ki sen, siz kim bu işi yapıyorsa beni yanıltmaya hakkınız var mı? Siz o araştırmayı A,B,C Kurumu adına, parti adına, kimin adına yapıyorsanız yapın, ama beni yanıltmaya hakkınız yok. Araştırmaya yönelik çalışmaları yöneten, yönlendiren kimse objektiflikten uzak benim olacaksa her yol mubah, parayı verenin düdüğünü çalarım anlayışında mı çalışıyorlar? Turşucunun arkadaşı şıracı… Bizde bu zihniyet bu anlayış olduğu sürece sığ sularda hedefe varmak için daha çok kulaç atarız. Önce eğitim, sağduyu ve işin gerektirdiği profesyonellik olmalı.
     Yedi haziranda ülkemizde genel seçimler yapıldı. Herkes coşkuyla sandık başına gitti, vatandaşlık görevini yapmak için. Bir vatandaş olarak benim de gönlümde elbette siyasi bir aslan yatıyordu. Araştırma şirketlerine inanmamama rağmen yine de onların etkisi altında kaldığımı itiraf etmeliyim. Oyumun renginde bir değişiklik olmasını etkilediklerini düşünmüyorum, çünkü henüz o şirketlerin yönlendirmesine kapılmayacak kadar düşünebiliyorum. Siyasi partilerin alacakları yüzdelik oy dilimi için kendi kendime seçim toto hazırladım. O hazırladığım totoya göre AKP yüzde 38-39. CHP: yüzde 26-28. MHP: yüzde 16-18 HDP: yüzde 12-13 oranında oy alabileceği öngörüsünde bulundum, ama bu tahminlerimi tamamen olaylara tarafsız bir gözle bakmakla ve gündemi takip etmekle yapabildim. AKP ve CHP de yanıldığımı görüyorum. Burada bizi olumlu ya da olumsuz yönlendiren araştırma şirketlerinin bu seçimlerde ne kadar belirleyici yönlendirici olduğu gerçeğidir.
     İki şeyin altını çizmek gerekir. Birincisi araştırma şirketleri, parayı verenin düdüğünü çalarım hesabıyla anketi yaptıran siyasi partinin yüzdelik dilimi bilinçli olarak yükseltmesi. İkincisi ise şirketler doğru sonuçları siyasi partileri ulaştırıyor, onlar kamuoyunu etkilemek için propagandalarında bilinçli olarak yüksek gösteriyorlarsa bu daha vahim. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar, vatandaşı ne zamana kadar kandırabilirsiniz?

 



Bu yazı 3118 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
YUKARI