Bugun...
Reklam
Reklam
Özgürlüklerle Kalkınma ve Erdemli, Doğal Toplum


Aydın Mutlu Dinçoğul
 
 

Özgürlüklerle Kalkınma ve Erdemli, Doğal Toplum

Sermayenin giderek daha da merkezileştiği ve az sayıda uluslar arası şirketin yeryüzüne egemen olduğu bu karanlık çağda, endüstriyel kapitalist üretim; dünya çapında keskinleşen mülkiyet ilişkileriyle, insanlığı yok edecek bir düzeye ulaşmıştır. Kapitalizmin ekonomik baskısı, tahakküm ve ablukası, küresel çapta dayanılmayacak boyutlardadır. İnsanlık, tepelerindeki bir avuç kapitalistin bencil hırslarına ve rekabetçi zaaflarına mağlup olmaktan kurtulmalı ve bu dünyayı cennete çevirebilecek yapısal dönüşüm ve değişim projelerine hep birlikte güç vermelidir. Bunun yolu ise saldırganlık ve tahakküm üreten rekabetçi, büyük çaplı kapitalist ekonomiye karşı, adaletli bölüşüm ve paylaşımı üreten küçük ve orta çaplı ekonomilerin, bölgesel ve küresel dayanışma ağını örmektir.
Vahşi kapitalizmin soluğunu ve can damarlarını kesmek için, onun rekabetçi pazarının ve aşırı kara odaklanan üretim ekonomisinin dışına çıkmak zorunludur. Bu amaçla insanlığın; doğal ve erdemli, adaletli ve barışçıl, toplumsal bir yaşam olanağı sağlayan, küçük ve orta ölçekli üreticiliği, yeniden canlandırılması ve ortaklaşmacı kadim değerleriyle yeniden kaynaşması gerekmektedir.
Doğal ve erdemli yaşam; kendine yeterli olanı aşmayan, yani ihtiyaçlarını karşılamak dışında aşırı üretim yapmayan, küçük ve orta çaplı özerk üretime uygun olan bir yaşamı temel almalıdır. Ancak köy ve kasabalarda varlığını sürdüren küçük çaplı özerk üretimin, bir zaman sonra gemi azıya alabileceği, her zaman vahşi ve saldırgan öze sahip olan kapitalizmi yeniden geri çağırabileceği tehdidine karşı, toplumsal duyarlılık ve ahlaki duruş, sürekli diri tutulmalıdır. İnsanlığın, kapitalizme mahkûm edildiği son üç yüz yıl dışında, binlerce asır kendine yeterli küçük çaplı özerk ekonomilerle ve doğayla uyum içinde yaşamını sürdürebildiği aşikârdır. Köle ve serf emeğine dayanan hanedan imparatorluklarının merkeziyetçi ekonomilerinde bile, küçük çaplı özerk üretim varlığını sürdürmüştür.
Küçük ve orta çaplı üretimde insanlar, doğanın ve erdemli toplumun, denge ve uyum içinde yaşam sürdürebilmesi için kendine bilinçli bir sınır koymalıdır. Bu toplumun niceliğinin en az 5000 en çok 20.000 insanla sınırlanması ya da 1000 aile ile 4.000 aile arasında tutulması gereklidir. Küçük çaplı üretim; her ailenin insan sayısına göre, en az 10 dönüm, en çok 30 dönümle sınırlanan bir alanda, ekolojik tarım yapmasına uygun bir planlama içermelidir.
Aileler; seracılık, çiçekçilik, meyve ve sebze yetiştiriciliği ve ikinci ekim için de arpa, buğday, mısır ekimi yapmak şeklinde değişik alanlarda ekolojik tarım yapmayı, toplumsal ortak verimliliği dengede tutacak şekilde planlamalıdırlar. Her ailenin tarlasını ekmek için en az iki yük hayvanı ve sütünden derisinden, yününden faydalanacağı az sayıda hayvanı olabilir. Ancak yerleşkede, özellikle bazı ailelerin hayvancılık yapmaları sağlanmalı ve süt yoğurt, peynir, yağ gibi ihtiyaçların bir kısmı yerleşke için, bir kısmı da dış pazarlar için aşırıya kaçmayacak düzeyde üretilmelidir.
Böylelikle ülkenin şu anda ekilmeyen birçok arazisine, bilinçli ekolojik yaşamın götürülmesi için arazi tahsisi ve mera düzenlenmesi düşünülmelidir. Akıllı toplumun gelişimine köstek değil destek olabilecek bir koordinasyon düzeyinde görülmesi gereken devlet açılımı da, erdemli-doğal toplumun ilk hedefleri arasındadır. Perma kültürün yaygınlaşması için, aşağıdan bilinçlenmek ve yatay olarak örgütlenmek temel alınmalıdır. Perma kültürün yeşerdiği erdemli, doğal toplumda her aile, kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde ekim yaptığı gibi, diğer ailelerden takasla değiş tokuş yapacağı ek ürünler de üretebilme hakkına sahiptir. Elbette erdemli, doğal bir toplumun kamusal ihtiyaçları da ortaklaşa bir yardımlaşmayla karşılanmalıdır. Eğitim ve sağlık binaları, ulaşım istasyonları ve araçları, kültür-sanat ve ibadet merkezleri, pazar yeri gibi ana ihtiyaçlar; fazla ürünün, komşu veya dış pazarlara satılmasıyla elde edilen gelirin kamuya aktarılmasıyla ve bu ticaret sırasında alınan vergi gelirlerinin, kamuda paylaşılmasıyla karşılanacaktır.
Aşırı kentleşme geniş/uzak görüşlülük değil, aksine dar görüşlülüktür, intihardır ve artık terk edilmelidir. Verimli kırsal alanlarda, adaletli bir planlama ve paylaşım içinde küçük ve orta ölçekli yerleşmeler temel yaşam biçimi olmalıdır. Verimsiz alanların, daha verimli ve kullanılabilir hale getirilmesi noktasında bilimsel çalışmalar yapılmalıdır. Geçmişte kapitalizmin şafağında tarımdan sanayiye aktarılan gelirler, tam tersine dönmeli ve sanayiden, ekolojik tarıma ve perma kültüre doğru, gelirler aktarılmalıdır. Kentlerin mevcut haline, yeni imar planları eklenmemeli ve giderek boşalacak olan kentlerin yıkılabilecek alanları parklara, eğitim, sağlık ve kültür merkezlerine ayrılmalıdır. Yeni doğan ve çalışma yaşamına katılacak olan nüfusun yeni ölçekli yerleşkelerde konumlanması için, bilinçli ve sürekli olarak, kültür ve eğitim planlamaları yapılmalıdır.
Elbette endüstriyel kapitalizmin, aşırı düzeyde enerji tüketen ve savaş ekonomisine hizmet eden dev tesisleri kapatılmalı ve toplumsal barış ruhunun daha kolay yayılması güvenceye kavuşmalıdır. Yoksa barış çığlıkları hep beyhude ve boşlukta asılı kalacaktır. Kapitalizmin küresel çöküşü; onun enerji, sanayi ve teknoloji konularında, geri dönüşü olmayan politikalara bağımlı olmasının, halkların bilincinde eksiksiz anlaşılmasıyla ve bu yok edici intihar politikalarının, tamamen terk edilmesi için aşağıdan ve kitlesel bir muhalefetin güçlenmesiyle başlayacağı aşikârdır. Bu konularda dünyanın birçok akademisinde yoğun çalışmalar sürmektedir. Ülkemizdeki ziraat odaları, şehir planlamacıları, ekonomistler ve sosyologlar da bu konuda sınırlı sayıda çalışma üretmektedir.
***



Bu yazı 2460 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
YUKARI