Bugun...
Reklam
Reklam
Erotik Ruhlu Narsist Ressam Egon Schiele


Nursel ÖNEN Bir Tutam Sanat
 
 

Erotik Ruhlu Narsist Ressam

Egon Schiele

Erotizmi resimlerinde şiddetle hissettiğimiz Empresyonist (dışavurumcu) dahi sanatçılardan Egon Schiele. Sanatçıyı ilk tanıdığımda resimlerindeki kadın figürlerine vurulduğumu söylesem yalan olmaz sanırım. Çizgilerindeki sert, asi fakat kararlı kıvrımlar beni her defasında aynı heyecanla etkilemeyi başarmıştır. Gerçi, ekspresyonizm akımındaki çoğu eserler ilk bakışta insanda sert bir etki uyandırır ve rahatsızlık vericidir zaten. Bu yüzden bu akımın sanatçıları da, karamsarlığı, şiddeti ve sıra dışılığı ön plana çıkartmışlardır. Çünkü bu akım birçok sanat türünü etkisi altına almayı da başarmıştır. Bunların başında da resim gelir.
 1890, Avusturya doğumludur. Egon Schiele, sanatçının öznel duygularına dayanan, geleneksel kuralların dışına çıkarak gerçeğin biçimini bozma yöntemini kullanan, 20.yy sanat akımlarından Ekspresyonizmi (dışavurumculuk) benimsemiş bir ressamdır. 
Resimleri genellikle suluboya ve kurşun kalem çalışmalarından oluşur. 
Güçlü çizgilere sahip resimlerinde genellikle portreler üzerinde yoğunlaşan Egon Schiele’ın figürleri, kırılgan, hastalıklı, hüzünlü ve çoğunlukla fakir olarak kendini gösterirken, bazen erotizme dönüştürerek, bazen de yaşama sevgisi vurgusuyla betimlenmiştir. 
Egon Schiele’de küçük yaşlarda resim yapmaya başlamıştır ve bu desteği ona en çok veren kişi de zengin bir banker ailenin kızı olan annesi olmuştur. Babası ise demiryolu istasyonunun yöneticisidir ve yazık ki Egon daha 14 yaşındayken babası akli dengesini kaybeder ve ertesi yıl da ölür. Babasının sağlığının bozularak çıldırmasının ardından ailece 1904 yılında Viyana’ya taşınırlar ve babası Adolf Schiele bir sene sonra 54 yaşında öldüğünde Egon daha 15 yaşındadır. Egon babası tarafından kız kardeşi ile olan yakın ilişkilerinden dolayı işkillenir ve şüphesini her defasında dile getirir. Babasının tüm suçlayıcı söylemlerine rağmen Egon, babasının yasını tutmaktan hiçbir zaman vazgeçmez. Babasının ölümünden 15 yıl sonra Egon, kuzenine babası ile ilgili: “Bilemiyorum soylu babamı benden gayri büyük bir acı ile hatırlayan kimse var mıdır? Bugün sürekli bir zamanlar onun bulunduğu yerlerde geziniyorum ve büyük bire acı çekiyorum.  Ben her yaratığın ölümsüzlüğüne inanırım, bu nedenle mezarları çiziyorum, çünkü ancak böyle ölüler benimle beraber yaşıyor…“ diye yazar. 
Babasına tuttuğu yas ve suçluluk duygusu, annesine olan suçlayıcı cümleleriyle de kendini her defasında belli eder. Günlüklerinde annesinin, babasının ardından yeteri kadar ağlamadığı, gereken saygıyı ve yası tutmadığı için ondan pek haz etmediği de anlaşılır. Egon günlüğüne annesi için ; “Eğer sevgi veya azıcık anlayışa sahip olsa idi, fedakârlığa hazır olurdu…” yazmıştır.
Sanatçı bu yaşadıklarının etkisinden olsa gerek, hayatının geri kalanında da ilişkilerinde pek sağlıklı olamamıştır. 
Resimlerinde manzaranın yanı sıra genellikle portrelerle de bilinen ressam, bunları kimi zaman atölyesine gelen bir grup çocuktan esinlenerek çizmiştir ve 18 yaşını doldurmamış bu çocukların erotik resimlerinden ortaya çıkan bu çalışmalar sonucunda sanatçı hapse dahi atılmıştır ve bunun ardından Egon, ancak 1 ay sonra ressamlık hayatına geri dönebilmiştir.
Basit geçmeyen hapis süreci ardından kendi aklının da delilik sınırlarına yakın bir noktada olduğu kaynaklar arasındadır. Sanatçı, çocuklarla olan yakın ilişkilerinden dolayı pedofili eğilimi görmüş ve bu yüzden suçlanmıştır. Belki de buna sebep, babasının da frengi olması gibi cinsellik konusunda küçüklüğünden beri yaşadığı bir takım sorunlar olduğu düşünülebilir. Zaten çizdiği figürlerde, kadın veya erkek olsun tümünün erkeksi hatlara sahip olması da buna işaret olarak düşünülebilir. 
Egon Schiele, gerçek bir narsistir ve bunu da aşırı boyutlarda gösterir. Annesine yazdığı bir mektupta şunları yazar: “Dünyanın bütün güzel ve soylu özellikleri sanki benim üzerimde toplanmış. Çürümesinden sonra dahi sonsuz bir canlılık bırakacak bir meyveyim. Beni doğurmuş olman senin için büyük bir övünç kaynağı olmalı… “ Başka bir örnek ise; kendisinin oklanarak öldürülmeye mahkûm edilmesi ama mucize sonucu ölmemiş ve kendini Aziz Sebastian olarak resmetmesi ya da İsa’nın son akşam yemeği tablosunda kendini resmetmiş olmasıdır. Resimlerinde narsisizmi çok iyi kullanabildiği açıkça görülür.
Elbette Egon Schiele’ın eserlerinde, Gustav Klimt’in etkilerini görmek çok mümkün. Çünkü Egon Schiele, Sembolist akımın lideri Gustav Klimt’ten yoğun olarak etkilenmiştir. Ayrıca Van Gohgh’da etkilendiği ressamlar arasındadır. 
Sanatçının kısacık yaşamı, onun efsane olmasını yine de engelleyememiştir. 

 



Bu yazı 3833 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
YUKARI