Bugun...
Reklam
Reklam
2 Temmuz Cumhuriyete Çalınmış Bir Leke


İlhan SOYTÜRK ULU ORTA
 
 

     1993 den önce Madımak deyince aklıma; “Madımak oylum oylum/Geliyor da civan boylum/Civan boylum gelirse/ Şen olur Benim de gönlüm/Oy madımak teke tüke sakalı/Oy madımak evelik yemlik/ Oy madımak guşguşu yemlik oy madımak, sözleriyle başlayan Sivas türküsü gelirdi. 1993 Temmuzundan sonra ne zaman nerde bir madımak lafı duysam burnumun direği sızılar içim yanar. Aklıma yangında yitirdiğimiz 35 aydın can, canlar gelir. Aralarında Aziz Nesin’in de bulunduğu 51 kişi yangından kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin, merdivendeki görevli tarafından darp edildi, linç edilmesi için oradaki kalabalığa itmesi hâlâ belleklerde.
     Kurtuluş savaşında Cumhuriyete beşik sallamış bir şehirde insanlık onurunu ayaklar altına alan bu bağnazlığı her şeyden önce bir insan olarak kınıyorum. 2 Temmuz 1993 Cumhuriyet tarihine çalınmış bir kara leke olarak kalacak.
     Devleti temsilen tepedeki en yetkili merci tarafından kültürel bir etkinlik için aydınlar davet ediliyor ve şehre gelmeleriyle gizli bir güç olayların fitilini ateşlemek için harekete geçiyor. İki günlük sürede gizli eller eylem için kitleyi oya gibi ilmek ilmek işliyor. Daha acısı, devleti temsil eden vali bağıra bağıra gelen terörü görüp engelleyemiyor. Orada devletin olmadığını açıkça görüyoruz. Onca kolluk kuvveti, devletin güvenlik birimleri nerede? Kıyım için birileri fitili ateşledikten sonra vali kadar İçişleri Bakanı, Genel Kurmay Başkanı o dönemin hükümeti de sorumludur o insanları koruyamadıkları için; 35 canı alevlerin ağzından alamadıkları için. O yetkililer bugün geriye dönüp baktıklarında yürekleri kanamadan vicdan rahatlığıyla uyuyabiliyorlar mı sorusunu sormak gerekir.
     Aklıselim kafayla düşünelim. Yol çalışması olmadığı halde Madımak Oteli’nin yakınında kaldırım taşlarının olması, olayları yatıştırmak için gelen askerlerin Madımak Oteli’nin önün-deki sürüyü dağıtmak yerine, başka sokak ve caddelerde oluşabilecek kalabalığı dağıtmak için önlem alması, sokakları tutması manidardır. Küçük bir askeri birliğin otelin önündeki alana gelmesi ve göstericiler askerlerin önüne etten bir duvar çekerek otele geçmelerini engellemesi sonucunda bir albay göstericilerle konuşur; kalabalık karşısında cılız kalan askerler geri çekmek zorunda kalır ve oteldekiler göz göre göre kaçınılmaz sona doğru bir adım daha yaklaşır.
     O zaman da yazılıp çizildi. Davalar açıldı, insanlar tutuklandı, aklandı. Bu kıyımdan sonra başlatılan soruşturma çerçevesinde olaylara karıştığı belirlenenlerden 79’u tutuklu, 124’ü sanık olarak yargılandı. Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na gelen bilgiye göre gelinen son nokta da hükümlü sayısı; 38 olduğu söyleniyor. Önemli olan, Nasrettin Hoca gibi testi kırılmadan önlemini almak, testi kırıldıktan sonra aldığınız önlemin ne önemi var? İçerideki hükümlü sayısı 38, 338,3338 olsa ne fark eder? Bu gün bile vatan ya da din elden gidiyor deyin yeter. Kitleleri peşinizden sürükleyebilirsiniz. O yangındaki güruh gibi yüzlerce binlercesi peşinize takılır, sormadan sorgulamadan. Olayları çıkaranlara ayak takımı denildi o zaman. Ayak takımı denen sürü önlerinde biri olmadan bu zamana kadar ne yapmış? Doğru, orada fitili ateşleyen ve onu gizleyen düşünme yetisini kaybetmiş bir sürü vardı, ama onlar olayların görünen yüzüydü. 
     Kim ne derse desin, insan nasıl tahrik edilirse edilsin, bir insanı değil bir canlıyı öldürmeyi,  nasıl göze alabilir bir insan bir insanı yakmayı? Özellikle de bunu inanç, inandığın din adına yapıyorsa. Bu din ki insanı canlıların en yücesi sayan bir din adına yapıyorsun. Vermediğin bir şeyi geri almaya kalkıyorsun. Ne olursa olsun, hiçbir sebep insanı, bir canlıyı öldürmek için neden değildir, olmamalı da.
     O yangının üzerinden tam tam 22 yıl geçti. 2 Temmuzlar hep yangınla anılacak ve anılma-ya da devam edecek.
     O canlar ne için yakıldı, kim yaktı? Ateşi yakmak için kıvılcımı kim çaktı? O zaman olduğu gibi bu günde karanlık güçler iş başında ve olmaya da devam edecek. Bugün ülkemin aydınlarına düşen görev bir kat daha ağırlaşmış, sorumlulukları bir kat daha da artmıştır. Aydınım diyen, aydın olduğunu söyleyebilen bunun bilincinde olmalı. Şapkamızı önümüze koyup düşünelim.

 



Bu yazı 2999 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
YUKARI